KULA ile başlayan kelimeler

KULA ile başlayan kelimelerin anlamları

KULAMPARALIK

• Oğlancılık

KULAĞAKAÇAN

• Düz kanatlılardan, karnında çatal biçiminde iki uzantı bulunan, meyve ve sebzelere zarar veren otçul bir böcek (Forficula auricularia)

KULAKDAVULU

• Kulak zarı

KULAKSIZLIK

• Kulaksız olma durumu

KULAÇLAMAK

• Kaç kulaç olduğunu ölçmek
• Kulaç atarak yüzmek

KULAÇLAYIŞ

• Kulaçlama işi

KULAÇLAMA

• Kulaçlamak işi

KULAKTOZU

• Kulağın arkasındaki çukur bölüm, kulağın kökü

KULAMPARA

• Oğlancı

KULAKÇIK

• Kalbin üst bölümünde bulunan, sağdaki ana toplardamarlardan ve soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı

KULAKLIK

• Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf
• Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç
• Ağır işitenlerin daha iyi işitebilmek için kulaklarına taktıkları pilli araç

KULAKSIZ

• Kulak kepçesi olmayan

KULAKTAN

• Yalnızca duyarak, dinleyerek

KULAKÇI

• Kulak, burun, boğaz hekimi

KULAKLI

• Kulağı herhangi bir biçimde olan
• Kulağa benzer çıkıntısı olan
• Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir tür yatağan
• İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tava, tencere, kazan vb

KULAÇ

• Gerilerek açılmış iki kolun parmak uçları arasındaki uzaklık

KULAK

• Başın her iki yanında bulunan işitme organı
• Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
• Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
• Saban kulağı
• Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı
• Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
• Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
• Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

KULA

• Gövdenin sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
• Bu renkte olan (at)